Bu Blogda Ara

28 Eylül 2011 Çarşamba

Büyülü bir şehir : Barselona


Büyülü bir şehir Barselona... Sokaklarında gezerken sizi içine çekiyor, merak uyandırıyor, keyfin, eğlencenin ve huzurun bir parçası olmanızı sağlıyor. Kolayca ayak uydurabiliyorsunuz. Sıcakkanlı insanlar diyarı burası. Sanki çok uzun yıllardır burada yaşıyormuşsunuz gibi rahat, hem de ilk defa gelmenizin verdiği bir keşif duygusuyla aceleci davranabiliyorsunuz. Ne kadar aceleci davransanız da, bu huzurlu ritme kapılıp gidiyorsunuz. Sokaklarında müzik var, dans var, kostümlü maskeli sanatçılar var, eğlence var, gülümseyen  insanlar var Barselona'nın... İçinizde bir neşe, elinizde bir harita, sokak sokak keşfetmenin hazzı... Yeni yerler, yeni insanlar, yeni lezzetler... Evet Barselona'dan birkaç not sizlere... Buyrun:)
 

Öncelikle yeni bir yer, yeni bir şehir görmek istiyorsanız, bir tur şirketine ihyiyacınız yok. İnternet size herşeyi sağlayabiliyor. Biraz araştırma sayesinde biletimi, kalacak yerimi, gidilmesi-görülmesi gereken yerleri, yenilecek-içilecek listesini, hepsini organize ederek ayak bastım Barselona'ya. Artık her havaalanında "Turist Bilgilendirme" noktaları var ve çok faydalı :) Mutlaka havaalanındayken oraya giderek, harita, broşür ve bilgi almalısınız. Sonra nerden başlayacağınız size kalmış. O kadar turiste alışmış bir şehirki burası her yerde harita dağıtan ve sorularınıza cevap veren yardımsever insanlar var. Otobüs ve metro ağı çok gelişmiş ve kullanması çok kolay.


Barselona deyince Gaudi'nin mimari eserleri akla geliyor. Bu şehre anlam katan, sanat katan, güzellik katan eserler bunlar. Bitmeyen kilise Sagra da Familia milim milim işlenmeye devam ederek, muhteşem ötesi bir sanateseri olarak göz dolduruyor. Park Guell, La Pedrera, Casa Battlo Gaudi'nin diğer eserlerinden ve mutlaka gezilmeli. Hayran hayran birkez daha hayran olacaksınız. Doğadan esinlenerek yaptığı kıvrımlı, yuvarlak hatlı binalar rengarek çinilerle bezenmiş. Park Guell'e giriş ücretsiz. Giriş kapısından itibaren bir masal kitabının renkli sayfalarından birinde hissediyorsunuz kendinizi. Parkın heryerinde fotoğraf çektiren insanlar var. O rengarenk çinilerin üzerine oturuyorlar. Hiçbirşey zarar görmemiş. Ben burdaydım, ismim de bu der misali hirçbiryere isim veya başka birşey yazılmamış. Ben görevli görmedim, o yasak bu yasak diyen... Bu park herkese açık ve hiç zarar görmemiş. Şaşırdım ben bu duruma :) ve kocaman yeşil ağaçlar, çok güzel bir park. İşte bir huzur noktası daha size... Bu parkta saatlerce vakit geçirilmeli ve huzura doyulmalı….

Otelinizi Plaza da Catalunya bölgesinde seçmenizde fayda var. Şehrin tam merkezi burası. Hard Rock Cafe de burada. La ramblas caddesine de bu noktadan hemen geçiş yapabiliyorsunuz. La Ramblas, İstanbul’un İstiklal Caddesini andırıyor. En kalabalık ve en hareketli caddesi. Çiçekçiler, sanatçılar, cafeler, restoranlar, sokak sanatçılarının uğrağı… Bu caddeyi farklı saatlerde keşfetmek gerek. Aman kapkaççılara dikkat. Birkaç kişi etrafınızı sarabiliyor. İsponyolca, Katalanca bilmiyorsanız, kendi aralarında haberleşmeyi anlamıyorsunuz.  Şaşkına dönmüş bir halde siz hiiiiç hissetmeden onlar çantanızı açabiliyorlar. Ben kılpayı kurtuldum. O nedenle çantanıza ne yapıp edip bir kilit takmalı ve bu eğlenceli caddede gezerken dikkat etmeli. Mercat’a uğrayın. Bu cadde üzerinde büyük kapalı bir Pazar. Dünyanın tüm meyvelerini ve deniz ürünlerini bulabileceğiniz bir yer ayrıca çeşit çeşit jambon tabii.
La Ramblas’ın sonunda Kristof  Kolombun bir heykeli var. Asansörle heykele çıkıp, size kucak açmış limana ve sağlı sollu plajlara bir göz atabiliyorsunuz. Hazır buralardeyken Picasso müzesine gidin. Gitmişken Gotik mahalleyi bir gezin. Gotik Mahalle dedikleri yer dar sokaklar ve birbirine yapışık binalardan oluşuyor. Bu dar sokaklarda da tapas barlar, gitar çalanlar, yelpaze satanlar, güzel butikler, hediyelik eşya satanlar var. En güzeli davetkar kahkahaların cazibesine kapılıp içeriye girip kendizi asla yabancı hissetmeyeceğiniz tapas barlar…

Şimdi şehre daha da yukarından bakalım. Montjuic Tepesine  çıkalım. Olimpiyat stadından yukarıya doğru yürümeye devam edin. Tepeye çıkmanızı kolaylaştıracak bir teleferik çıkacak önünüze.Şehri panaromik olarak izleme fırsatı, tepedeki kaleyi de gezin. O kadar yol geldiniz burada bir soluklanın :)

 
Ne yiyelim? Tapas yiyelim. Çeşit çeit tapas. Bir nevi meze aslında. Çeşit çeşit kanapeler.. Paella yenilmeli. Pirinçten, bulgurdan, şehriyeden yapılan içine ne katarsan onla anılan bir çeşit yemek. Patata Barava dedikleri baharatlı soslarla sunulan patates kızartması süper. Sangria denien meyveli şaraplarına doyum olmuyor. Cava beyaz şarap da denenebilir.

1835’ten beri hizmet veren tarihi bir restoran olan Los Caracoles’e bir uğrayın. La ramblasın sonuna doğru solda ara sokaklaın birinde. Hala eski bir kuzinede yemeklerini pişiriyorlar. Hem de herkesin içinde :)


Yolculuğa çıkmadan Saffet Emre Tonguç’un yazılarından çok yararlandım. Saffet Bey bir yazısında şöyle diyordu. Atasözlerimiz bile farklı. Bizde "bugünün işini yarına bırakma" derler. Katalanlar ise “Manana” diyor. Yani, “her şeyi yarına bırak”. Çok eğlenceli değil mi? Buradaki insanlar dünyaya yaşamdan keyif almak için gelmişler. Siesta yapıyorlar. Gözümle gördüm. Dükkanları kapatıyorlar günün ortasında. Hayat duruyor mu, hayır. Hayat devam ediyor. Sevdim bu kenti ben. Bir daha bir daha gitmek istiyorum. Gidin, gezin, görün, keşfedin, yaşayın…

Hayatın tadını çıkarın
Hayata gülümseyin:)
Sevgiler