Şimdi sırada kısa bir Lizbon hikayesi var:)
Ne yalan söyliyeyim. Madrid'ten ucuz bilet bulduğum için
Lizbonu da göreyim dedim. İyi ki görmüşüm. Elimde Saffet Emre Tonguç’un notları, defterime
düşülmüş yapılacak birkaç önemli not. Ver elini Lizbon oldu benimkisi. Uçakta
benim gibi yalnız seyahat eden Amerikalı Sheila ile tanışıklığım, seyahatimi
birden neşelendirdi. Elindeki küçük defterde, benim defterime düştüğüm notlarla
benzeşik; yapılacak, görülecek, yenilecek, içilecek listesi. Tamam okey, buluşuyoruz
ve Lizbon’u birlikte keşfediyoruz kararı alıyoruz tebessüm içinde. Uçakta da metro
planını çözüp, Lizbon haritasına hakim olup, nerde buluşacağımıza karar
veriyoruz.
Nasıl geçtiğini anlamadan ben otelime varmış, keyifli manzarının
tadını çıkartırken buluyorum kendimi. Otel
görevlisi güler yüzlü Lopez, gidilmesi gereken yerleri defterime harita
çizecek kadar kadar, lezzetli balık isimlerini unutmayayım diye kendi el yazısıyla
yazacak kadar yardımsever bir Portekizli. Lizbonda gördüğüm denizi okyanus
sanıp, onun deniz bile değil bir nehir
olduğunu yine Lopez’den öğreniyorum..
Okyanus için Cascais’ye nasıl gideceğimi yine durak durak Lopez anlatıyor,
yazıyor, çiziyor.. Tam bir rehber. Sen sağol Lopez:) Bu arada Cascais'e gidin. Trenle 30 dakikada ordasınız. Şirin bir okyanus kasabası :)
Lizbon’u İstanbul’a benzetirlermiş, ben daha mütevazi buldum
ama andırıyor, tranvay var, yedi tepeli şehir. Birkaç tepesine çıktım. Tepelerinden
bir tanesine St. George Kalesi tüm görkemiyle kurulmuş. Praca Dom Pedro
meydanındaki odamın penceresinden gördüğüm bu kale, günün her saati etkileyici,
davetkar. Tranvayla çıkın, tam bir manzara keyfi… Alfama taraflarından daracık
sokaklardan bol fotoğraf malzemesi yaratarak da kaleye çıkabilirsiniz. Ayrıca
bu şekilde daha fazla manzara noktasına uğrayabilirsiniz. Deniz ürünleri bol bol ve ucuz. Ginja
adında yerel bir likörleri var. Mahalle aralarındaki sıradan büfelerde bile bulup
iki shot atabilirsiniz. Çok keyifli. Belem kalesi ve pasta de belem meşhur. Bu keki yemeden olmaz bence :)
Santa Justa asansörüne çıkıp yine 360 derece şehir manzarası yapıp, tepelerdeki yaşamlara karışabilirsiniz.
Fado gecesi düzenleyen çook çeşitli restoranlar var.
Keyifli, hüzünlü, espirili bir fado gecesiydi. Tam turistik. :)
Program bitince hemen mekan kapanıyor. :) Kalkın gidin diyorlar sanki:)
Baixa bölgesinde restoranlar, hediyelik esya dükkanları
kafeler, kalabalık ve keyifli sokaklar. Bu bölgeyi gezebilirsiniz. Lizbon’a
tekrar gitmek isterim. Çok keyifli, kendine has sakin ve huzurlu bir ritmi var
buranın. Lizbon'un renkli sokaklarını seveceğinize eminim...
Sevgiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder